Yahya Kemal, 'Kaybolan Şehir'e şu mısralarla seslenir doğduğu şehre: "Üsküp ki Yıldırım Bayezid Han diyarıdır Evlad-ı Fatihan'a onun yadigârıdır." Makedonya'ya indiğimizde dilimize bu dizeler takılıp kalıyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin ecdat yadigârı eserlerden Rıfai Tekkesi ile Gazi Baba türbelerinin restorasyon çalışmalarını incelemek için kalabalık bir heyetle Rumeli'ndeydik. Tabii bir de 250 Müslüman Türk, Arnavut ve Makedon çocuğun sünnet şöleni vardı ki, Üsküp Kalesi'nin altında gerçekleştirilen bu etkinlik görülmeye değerdi. Çocukların tebessümlerini, gelecekte daha kuvvetli kurulacak olan gönül köprülerine yorduk. Şehri gezerken Yahya Kemal, hep yanımızdaydı ve konuşuyordu: "Üsküp ki Şar Dağı'nda devamıydı Bursa'nın Bir lale bahçesiydi dökülmüş temiz kanın."
Makedonya, Yugoslavya'nın dağılması sonucu, 1991 yılında ortaya çıkan Balkan ülkelerinden. 600 yıl Osmanlı egemenliğinde kalan bu topraklarda bugün, kemiyet sıralamasına göre söylersek Makedon, Arnavut, Türk, Roman, Sırp, Boşnak ve Ulahlar yaşıyor. Yüzde 70'e yakını Hıristiyan olan ülkede, en yaygın ikinci din İslamiyet. Bölge, biraz hareketli... Makedonya, en son 2001 yılında iç savaş yaşadı. Müslüman Arnavutlar ile Hıristiyan Makedonlar arasındaki çatışma, yüksek perdeden dinlendirilmese de sağduyulu Avrupalı entelijansiya tarafından ikinci Srebrenitsa olarak adlandırılmıştı.
Geziye dönersek; başkenti adımlamaya başladığımızda geniş bir meydan ve daha otelimizin oradan gözüken devasa bir İskender, literatürdeki ismiyle III. Aleksandros heykeli ile göz göze geliyoruz. Makedonlar için tarihin başlangıcı addettikleri İskender, önemli bir figür. Üsküp Meydanı'nın her yeri heykeller ile çevrili. İskender'in babası II. Filip'ten Rahibe Teresa'ya kadar her sembolün heykelleri ile donatılmış yeni Üsküp. Bu görkemli eserlere bakarken ulus devletlerin tarihlerini heykeller üzerinden anlatmalarının trajedisi geçiyor aklımızdan. Rehberimiz Talha Ali, bunun Makedon hükümetinin bilinçli bir uygulaması olduğunu söylüyor. Nedenini sorduğumuzda şu cevabı veriyor Ali: "Osmanlı eserlerini mümkün olduğunca geri planda bırakmak." Üsküp fatihi Yiğit Paşa'nın sitemkâr bakışlarına tutulmamak için hızlıca geçiyoruz buradan.
Az ötede Vardar Nehri'nin örtüsü gibi duran Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne ulaşıyoruz. Yanlarına inşa edilen yeni tarihe inat şehrin en önemli simgesi olduğunu söylüyor rehberimiz. Milliyetçi Makedon hükümeti yeni bir Üsküp oluşturmanın derdinde. Her yer şantiye alanı... Ve Osmanlı izlerinin silinmeye çalışıldığı çok bariz. Köprünün öte tarafı tecrit edilmiş bir halde. Bunu sokakların bakımsızlığından anlıyorsunuz. Ali'ye göre, Türk oldukları için buralar görmezden geliniyor. Üsküp Kalesi'ne çıkıyoruz. Osmanlı'nın ilk telgrafhanesinin karşısında yer alıyor kale. Duvarlarından bir tarih süzülüyor. Burası bile kendi haline bırakılmış. Hiçbir onarım yahut koruma söz konusu değil. Hatta vatandaşların anlattığına göre, Osmanlı eserleri kasten yakılıyor, tabi kılıfıma uydurularak. 128 camiden günümüze 20 kadarı ulaşmış.
"Osmanlı, Rumeli'yi çok sevmiş"
1492 senesinde inşa edilen Mustafa Paşa Camii'nde dinleniyoruz. Caminin banisi II. Bayezid ve Yavuz Sultan Selim'e vezirlik yapmış olan Mustafa Paşa. 1963 depreminde hasar gören cami, 1968'de yeniden ibadete açılmış. 2006'da kapsamlı bir restorasyondan geçmiş. Avludan az sonra kucaklaşacağımız Evlad-ı Fatihan'ın Üsküp'üne bakıyoruz. Kiremit örtülü evleri, dar sokakları, moderniteye çok da yüz vermeyen görüntüsünü seyre dalıyoruz birkaç dakika. "Osmanlı, Rumeli'yi gerçekten çok sevmiş" diye konuşuyor kafileden biri. Tespitini caminin mimarisine, iman kokan haziresine baktığımızda tasdik ediyoruz. 'Bizim Üsküp işte' diyorsunuz. İnsanları, Anadolu'nun herhangi bir şehrindeki amcalar gibi dertli bakıyor, teyzelerse yine utangaç... Osmanlı çarşısında hayat günlük sakinliği içinde akıyor. Üsküp kuru fasulyesi, fıstığı, leblebisi ve hediyelik eşya satan dükkânlar göze çarpıyor önce. Türkçenin unutulmuş bir aksanı konuşuluyor sokaklarda. Çarşının orta yerinde bulunan Murat Paşa Camii'nin farklı bir anlamı var. Rehberimiz açıklıyor durumu: "Burası Üsküp'te cuma günleri Türkçe hutbe verilen tek cami." Caminin karşısında Çifte Hamam yer alıyor. Osmanlı eserleri, kendilerine uzatılacak bir el bekliyor gibi boynu bükük. Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin bölgede başlattığı çalışmaların ne kadar yerinde ve anlamlı olduğunu idrak ediyoruz dolaştıkça. Bursa kafilesi olduğumuzu duyan Üsküplülerin, "Bursalılar gelse de birkaç yeri daha gün yüzüne çıkarsalar..." dediklerine kulak misafiri oluyoruz.
Manevî bir durak: Rıfaî Tekkesi
Rıfaîlik, Anadolu ve Balkanlar'a da yayılmış tasavvufî bir yol. Üsküp'teki Rıfaî Tekkesi, 1818 yılında kurulmuş. Zaman içinde genişleyen tekkenin avlusuna, ikinci şeyh Hacı Sadeddin Efendi tarafından çeşme yapılıp, kitabe takılmış. Tekkenin türbesi ise 1857'de yaptırılmış. Üsküp'te Türkçe eğitim veren Tefeyyüz İlköğretim Okulu'nun hemen yanında bulunan tekke, Bursa Büyükşehir Belediyesi'nce onarılmaya başlandı.
Tekkenin son şeyhi ise Murtaza Efendi. Henüz 30 yaşında. 2005'te vefat eden babası Şeyh İbrahim'den sonra tekkenin başına geçmiş. Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan restorasyon bitmek üzere. Murtaza Efendi, onarım sonrası ilk işlerinin beş vakit namaz ve cumaları sürekli hale getirmek olduğunu söylüyor. Zikirler devam ediyormuş ve cemaat gün geçtikçe artıyormuş. Murtaza Efendi'nin ailesi 1876'da Bulgaristan'dan gelmiş. Daha önce Üsküp merkezdeymiş dergâhları. 1963'te şimdiki yere geçmişler. Kendisinin 6. kuşaktan şeyh olduğunu söylüyor Murtaza Efendi. Burada doğup büyümüş. Eşi Hüsniye Hanım da Türk. İrva adında bir de kızları var. Şimdi İrva, tekkenin bahçesinde oynuyor.
Manevî bir durak: Rıfaî Tekkesi
Rıfaîlik, Anadolu ve Balkanlar'a da yayılmış tasavvufî bir yol. Üsküp'teki Rıfaî Tekkesi, 1818 yılında kurulmuş. Zaman içinde genişleyen tekkenin avlusuna, ikinci şeyh Hacı Sadeddin Efendi tarafından çeşme yapılıp, kitabe takılmış. Tekkenin türbesi ise 1857'de yaptırılmış. Üsküp'te Türkçe eğitim veren Tefeyyüz İlköğretim Okulu'nun hemen yanında bulunan tekke, Bursa Büyükşehir Belediyesi'nce onarılmaya başlandı.
Tekkenin son şeyhi ise Murtaza Efendi. Henüz 30 yaşında. 2005'te vefat eden babası Şeyh İbrahim'den sonra tekkenin başına geçmiş. Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan restorasyon bitmek üzere. Murtaza Efendi, onarım sonrası ilk işlerinin beş vakit namaz ve cumaları sürekli hale getirmek olduğunu söylüyor. Zikirler devam ediyormuş ve cemaat gün geçtikçe artıyormuş. Murtaza Efendi'nin ailesi 1876'da Bulgaristan'dan gelmiş. Daha önce Üsküp merkezdeymiş dergâhları. 1963'te şimdiki yere geçmişler. Kendisinin 6. kuşaktan şeyh olduğunu söylüyor Murtaza Efendi. Burada doğup büyümüş. Eşi Hüsniye Hanım da Türk. İrva adında bir de kızları var. Şimdi İrva, tekkenin bahçesinde oynuyor.
Yahya Kemal, ilk eğitimini bu tekkede almış
Üsküp'teki Rıfai Tekkesi'nin önemli bir yönü ise Yahya Kemal'in ilk eğitimini burada almış olması. Hocası Şeyh Sadedin Sırrı Efendi de tekkenin haziresinde yatıyor. Yahya Kemal'i çok sevdiğini dile getiren Murtaza Efendi, çocuğuna da onun şiirlerini ezberletmek istermiş.
Samet ALTINTAŞ/Zaman Pazar